Seyahatimizin 5. ülkesi Hindistan. Hindistan’a sınır ihtilafından dolayı geçemezsin dedikleri Pakistan’dan kara yolu ile herhangi bir zorlukla karşılaşmadan geçiyorum. Çok da merak ediyordum bu ülkeyi. Yeşil pasaportumla 15 ülke içinde vize alarak gittiğim tek ülke. Çin’den sonra 1 milyar 324 milyon 171 bin kişilik nüfusu ve dünya toplam nüfusunun yüzde 17,8’ini barındıran Hindistan acaba nasıl bir ülke? Pakistan Lahor’dan motosiklet gibi üç tekerlekli bir rekşa ile Hindistan sınırına geliyorum. Tam sınırdan çıkarken çok samimi birisi benden Pakistan parasını alıp Hindistan rupisi vermek istiyor. İşimi kolaylaştırdığı için memnun oluyorum; fakat o sırada elimdeki Türk Liralarını görünce koleksiyon yapıyorum diyerek her birinden bir miktar alıyor.

Neyse gizemli hali ile uzaktan Hindistan’ı görüyorum. Ne olacağını ve ne ile karşılaşacağım ciddi şekilde merak ediyorum. Çünkü bir taraftan geçip geçemeyeceğim endişesi taşırken bir de stadyum gibi mekanda binlerce kişinin oturarak beklediğini görüyorum. Eyvah diyorum. Bu insanlar sınırı geçmek isteyen kişiler mi diye korkuyorum. Çünkü birkaç bin kişinin sınırı geçmesi en az 2-3 gün sürer. Fakat bu korkulara gerek olmadığını sınıra girince anlıyorum. Pakistan’dan ayrılıp Hindistan sınırına girdikten ve polisin beni başkaları ile birleştirmek için biraz bekletmesinden ve beni alıp iki taraftaki kalabalığın arasından sınırın iç tarafına götürmesi ile rahatlıyorum. Meğer o kalabalıklar, daha önceden de mutlaka görmem gerektiği söylenen ve hergün yapılan nöbet değişim töreni için o töreni izlemeye gelen insanlarmış. Akın akın gruplar halinde saat 4’ten sonra sınırdaki töreni izlemeye geliyorlar. Ben de töreni çok görmek istedim ama maalesef ulaşım zorluklarının sınırdan şehir içine gidişimi bir gün uzatacağı için töreni izlemekten vazgeçerek ilerliyorum. Sınırdan girdiğiniz andan itibaren Hindistan’daki dinlerlerden birisi olan sihizm dinine mensup kendilerine has kıyafet ve sakalları ile çok miktarda sihleri görüyorsunuz. Zaten sınıra yakın bulunan Amritsar, Altın tapınağın bulunduğu ve sihlerin hacı oldukları Sih merkezi. https://www.youtube.com/watch?v=WlplZYbcPVI

 

Sınırdaki işlemler bitince sınırdan birlikte geçtiğimiz birisi ile ortaklaşa bir taksi tutup bizdeki Kabe benzeri kutsal tapınaklarının en önemlisi olan, en önemli ziyaretgah kabul edilen Sihlerin merkezi Amritsar şehrine ve şehirdeki tapınağa gidiyorum. İçeriye, ancak tüm eşyalarınızı, ayakkabı ve çoraplarınızı emanete bıraktıktan, başınızı örttükten ve ayaklarınızı bir suya batırdıktan sonra çıplak ayakla girebiliyorsunuz. Tapınak içinde Ganj nehrinin bir uzantısı var ve bazı insanların belinde sihlerce kutsal kabul edilen 6 sembolden birisi olan kılıç görüyorsunuz.

Öte yandan şehre indiğinizde başka bir dünya ile karşılaşıyorsunuz, insan insanı bisiklete benzer bir araçla çekerek veya motosiklet türü rekşa ile taşıyabiliyor. Hindistanın içlerine girdiğinizde ineklerin en büyük saltanat sürdüğü ülkenin Hindistan olduğunu anlıyorsunuz. Hindistan’da inekler kutsal. Onlara kimse karışamıyor, hem fakir bir halk olduğu hem de etinden sütünden faydalanamadıkları için bakımını kimse üstlenemediği için ineklerin ve çok sayıda köpeğin kendi başlarına istediği yerde istediği gibi dolaştığını görüyorsunuz. İnekler isterlerse en kalabalık alışveriş merkezlerine girebiliyorlar isterlerse sıklıkla gördüğünüz çöplüklerde eşinebiliyorlar.

 

Amritsar’dan sonra Yeni Delhi’ye hayatımda ilk defa gördüğüm koltuğu olmayan fakat içinde kompartmanlar halinde yatılacak yatakları bulunan bir otobüs ile geçiyorum. İlginç. Ülke büyük, gidilecek yolculuk yapılacak mesafeler uzak olduğu için öyle düşünmüşler herhalde. Gece uyandığımda aradaki koridorda birçok kadın erkek, çoluk çocuğun uyuduğunu görüyorum. Yeni Delhiye giderken ben yepyeni bir şehir göreceğimi bekliyordum ama ne gezer. Kafamdaki imaj yerle bir oluyor. Daha sonra birisi onun adının Yeni Delhi olduğunu ve kendisinin yeni olmadığını söyleyince en azından rahatlamış oluyorum. Ya da varsa ben yeni olan kısmını en azından bu defa göremiyorum

 

Hızlı bir turdan sonra dönüşüm Yeni Delhi’den olduğu için tekrar gelmek üzere uçakla Müslümanların yoğun olduğu Lucknow’a geçtim. Türkiye’de eğitim gören ve aynı zamanda Hindistan Alimlerinden Selman Huseyn Ennedevi’nin oğlu Yunus Huseyni’nin davetlisi olarak Lucknow’a gidiyorum ve orada kuruluşundan büyük emeklerinin geçmiş olduğu Jamia Syed Ahmad Shaheed Üniversitesini (http://jsasuniv.com/) ziyaret edip Müslümanların çalışmaları hakkında bilgi aldım. Kadir gecesi sonrasında bir hatim cemiyetine de denk gelen gecede hatim duasına katıldım. Hindistan alimlerinden olan Huseyn Ennedevi başta olmak üzere Hindistan Müslümanlarının başta Cumhurbaşkanımız Erdoğan olmak üzere Türkiye için özel dua ettiklerine şahit oldum. Hindistan Müslümanları Türkiye’yi adım adım takip ediyorlar ve Türkiye’nin başarılı olması için dua ediyorlar. Hatim duası sonunda Selman elhuseyni ennedewi ile bir roportaj gerçekleştirdim. (Detaylı bilgi için bak. http://bizimsivas.com.tr/haber/hindistanli-selman-en-nedvi-sohbetiyle-buyuledi-5467.html) Başta Selman Huseyni olmak üzere çocukları Yusuf ve Yunus kardeşler canla başla çalışıyorlar. Birçok İslam ülkesinde olduğu gibi Hindistan’da da müslüman olan herkes Erdoğan diyor. 1.5 milyara yakın nüfusa sahip olan Hindistan’da 200 milyona yakın % 15 oranıyla Müslüman nüfus bulunuyor. Hindulardan sonra en büyük kesimi Müslümanlar oluştururken, Endonezya’dan sonra en çok Müsülümanın bulunduğu ülke Hindistan ve Müslümanların yetiştiği önemli merkezlerden birisi de Lucknow.

Gündüz bu üniversiteyi ve çalışmaları yerinde inceledikten sonra Yunus Hüseyni ile birlikte Lucknow’daki önce İmambara’yı daha sonra da Hindistan’daki Müslüman alimlerin yetiştiği ve İslami çalışmaların yapıldığı önemli eğitim kurumlarından birisi olan Darul Ulum ve Ennedevi Üniversitesini (Nedvetu Ulema) ziyaret ediyoruz. Oradaki teravih namazına katılıp canlı ve başarılı çalışmalara şahit oluyorum.

 

Bara İmambara, Babür Devleti’nin idari sisteminde siyasi makam ve güç ifade eden Nevab (yerel prens) unvanlı Asaf ed-Devle tarafından 1784 yılında inşa edilmiş ve Tac Mahal’in mimarı olan Kifayatullah tarafından yapılmıştır. Bara İmambara’yı geziyoruz. İmambara, Şiîlerin özellikle Muharrem ayında oruç ve Kerbela olayını anma ile ilgili çeşitli törenler için bir araya geldiği bir toplanma mekândır..

 

Hindistan’a gitmeden önce Türkiye’yi ve çalıştığım İslam Konferansı Teşkilatı merkezini Emin Saraç hocamızla birlikte ziyaret ettiği sırada tanıma şerefine ulaştığım ve aynı zamanda “Müslümanların Gerilemesi ile Dünya Neler Kaybetti” kitabının yazarı olan Hindistan’ın önemli alimlerinden Ebul Hasen Ennedevi’yi alim bir zat olarak tanırdım. Üstad Ebul Hasan en Nedvi, Cemaat-i İslami’yi Mevdudi ile beraber kuran kişilerden birisi. Meğer Ennedevi sadece onun ismi değil, bir üniversite mensubiyeti için kullanılan bir unvan imiş. Yani birisine Ennedevi dediğimiz zaman Darunnedve’den mezun olmuş, Boğaziçi, ODTÜ, Sakarya Üniversitesi gibi o üniversiteden mezun olan kimseyi anlamamız gerekiyormuş. Birisinin Ennedevi ismini kullanması demek o kişinin Darunnedve mezunu olduğu anlamına geliyormuş.

Lucknow’dan sonra yolumuz Aggra’daki Tac Mahal’e doğru uzanıyor.

Devam edecek…

Tags:

No responses yet

اترك تعليقاً

لن يتم نشر عنوان بريدك الإلكتروني. الحقول الإلزامية مشار إليها بـ *